Psikodinamik Psikoterapi ve Beden
- Uzm. Kln. Psk. Bengü Kovar

- 13 Şub 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 23 Eyl

Psikodinamik psikoterapi, psikanalitik teoriden türeyen bir terapi ekolüdür. Peki, psikanalitik kavram ve yöntemlere dayanan psikodinamik terapi nedir?
Bir psikoterapi tekniği olarak psikodinamik terapi; erken çocukluk bağlanma deneyimleri etrafında kişinin geçmiş yaşantısı ve ilişkilenme örüntüsü ile çalışırken aynı zamanda bunları bilinçdışı materyaller olan rüyalar, sürçmeler, gündüz düşlerine odaklanarak anlamlandırır. Peki, bilinçdışı nedir? Bilinçdışını kısaca kişinin zihninin tavan arası gibi düşünebiliriz. Bilinçdışı; kişinin bilinç düzeyinde ve zihin akışında kendisini göstermeyen, bilinç düzeyinde kabul etmekte zorlandığımız için farkında olmadan bastırdığımız ve tozlu tavan arasına sakladığımız, fakat orada biz farkında olmasak da varlığını sürdüren her şeydir. Tavan arasına, bize ait olsa da artık ihtiyacımız olmayan eşyaları kaldırırız; bir gün lazım olursa almak üzere. İşte bilinçdışı malzeme de tıpkı tavan arasındaki unutulmuş ve tozlanmış eşyaların toplamı gibidir; bir gün gelip alınmak üzere orada beklerler. Kişinin günlük hayatında yaşadığı zorlukların, başa çıkamadığı durumların hepsinin o tavan arasındaki eşyalarla bir ilişkisi vardır. Mesela, biz 5 yaşındayken doğan kardeşimizin bize hissettirdiği negatif duyguları tavan arasına göndermişken (bastırma), bilinç düzeyimizde bunun yalnızca ne kadar mutlu bir deneyim olduğu kalmıştır. Halbuki oradaki negatif deneyimin kendisi günümüzde farkında olmasakta halen vardır ve türlü türlü semptomlarla görülene kadar kendini çeşitli şekillerde gösterir.
Psikodinamik terapide kişi, günlük hayatın içinde zorlandığı sorun ve durumları bilinçdışında gizlenen ve kendisine dair olan her şey ile ilişkilendirir, anlamını keşfeder. Bu keşif kişiye çok değerli bir şey kazandırır; “içgörü”. Kişinin içgörüsü bilinç ve bilinçdışı arasındaki mesafe kısaldıkça genişler. Bu keşfin kendisi terapist ile kurulan ilişkinin, geçmiş ilişki örüntüleri ile olan ilişkisine odaklanarak da ele alınır. Bu ilişkinin kendisi danışana dair, danışanın erken dönem ilişkilerine dair, ilişkideki arzularına ve kendiliğine dair neler söyler? Kişinin renk paletinde hangi renkler daha fazla, hangi renkler daha az, hangi renkler daha belirgin, hangi renkler daha soluk, bunu terapist-danışan ilişkisi üzerinden de araştırır. Psikodinamik terapi; ilişkinin tüm parçalarıyla, kişinin bütün renkleriyle terapi odasında var olurken hayatın içinde gizlediği renklerini var etmenin yolunu bulduğu, iç gerçekliğinin dış dünya ile uyumlanması ile zihinsel özgürlüğüne eriştiği bir eşliktir.
Ve bilinç ile bilinçdışının yarattığı her ikilem, çatışma ve zorlantı, bir çatı altında birleşir: beden. Çocukluktan beri yaşadığımız her deneyimin kaydı beden tarafından da tutulur, bilinçdışı o deneyimi tavan arasına gönderse de izleri bedende kalır. Van der Kolk (2014) şöyle belirtir: “Beden, zihnin unuttuğunu hatırlar; skor bedende tutulur”. Bu noktada, psikanalizin organik sebeplerle açıklanamayan somatik belirtileri anlamlandırma çabasıyla doğması bir tesadüf olmasa gerek. Freud ve Breuer’un Studies on Hysteria (1895) adlı eserinde: “Histerik hastalar esas olarak anılardan muzdariptir” derken bilinçdışına ev olan bedene adeta atıfta bulunur. Psikanaliz, zihnin bilinçli ve bilinçdışı hareketinin izini sürerken, bunu bedenin ifadelerinde de araştırmayı hep sürdürmüştür.
Psikanalitik teoriye sırtını yaslamış olan psikodinamik terapiyi ve onun tarihçesini anlamadan yorumlamak ve günümüzdeki “konuşma terapisi” adı altında ruh sağlığının psikolojik kökenlerini araştıran ilk kişilerden birisi olan Sigmund Freud’a bir sonraki yazımda değineceğim.
Referanslar:
van der Kolk, B. A. (2014). The body keeps the score: Brain, mind, and body in the healing of trauma. New York: Viking.
Freud, S., & Breuer, J. (1895/2000). Studies on hysteria (J. Strachey, Trans.). New York, NY: Basic Books.



Yorumlar